Oblomov(um) Oblomov(sun) Oblomov
Oblomov, Ivan Goncharov’un 1859’da yayımlanmış 2. romanının adıdır. İlk olarak 1849’da bir dergide öykü dizisi olarak başlanmış ardından, Rus yazar Goncharov tarafından çok kısa bir zaman diliminde romana dönüştürülmüş bir eserdir. Eserin baş karakterinin adı da roman ile tamamen aynıdır. Kitap bize; yaşamdan kopmuş, hatta yaşamdan bilinçli olarak vazgeçmiş bir adamın hikayesini anlatır.
Kitabı okuduğunuzda, hayatınızdan kesitlerle karşılaşacakk ve bu bezgin uyuşuk karakterden biraz da etkilenerek romanı normalden daha uzun sürede bitireceksiniz. Çünkü kitabın dili de insana tembelliği yaşatacak bir dille yazılmıştır. Hani derler ya; ‘Arkadaş, tembelliğin kitabını yazmışsın!’ İşte Goncharov bu kitapta, bu deyimin hakkını fazlasıyla veriyor.
Yazının girişinde bahsettiğim kadarıyla oblomovluğun bir tembellik hali olduğuna kanaat etmiş olmalısınız. Kitabın karakteri hayali bir kişiden öte, yaşamın içinde karşılaşabileceğiniz gerçek bir kimliktir. Bu sebeple zaman içinde bu sözcük literatürde yer alarak, bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır. ”Oblomov içini çekti: -Ah! Bu hayat, dedi. -Nesi varmış bu hayatın? -İnsana rahat vermiyor. Başını derde sokuyor. Ne olur, şöyle bir yatıp uyuyabilsem… Hiç kalkmadan…” Yukarıdaki alıntıda oblomovluk kavramına, karakterin ağzından somut olarak örnek vermiş olduk.
Özetle oblomovluk; bir duyumsamazlık, işe nereden başlayacağını bilememe, ‘şöyle olsa güzel olurdu’ deyip harekete geçmeme ,neyi yapıp neyi yapmayacaklarını kestiremediğimiz için hiçbir şey yapmama, bu hallerinin farkında olup, bu durumdan memnun olma hali,atalet halidir.
Oğuz Atay ‘ın ‘Tutunamayanlar’ kitabında Selim Işık karakteri ile Gocharov’un eserine bir gönderme yapılmıştır. Bu nadide eser de ‘oblomov ‘ gibi başka bir deyimi dilimize kazandırmıştır:’ Depresyon Hırkası’ diğer bir deyişle ‘Selim Işık Hırkası’. Hepimizin depresyon hırkasını hayatımızın bir döneminde elbet giymişliği vardır. Benim hırkam yok demeyin! Buradaki hırka mecaz anlamda kullanılmıştır. Dilimizde bu şekilde yer etmiştir. Oblomov olmak miskinlik, adam sendecilik, yarın yaparımcılık, bir homurdanma hali gerektirir.
Her gün bir diğeriyle aynı olan saatlere uyanırsınız. Deniz görürsünüz ‘iyi güzel tamam işte su falan tamam’ der geçersiniz. Memleket meselelerine canın sıkılır ‘aman böyle gelmiş böyle gider.’ der geçersiniz .Sürekli bir şeylerden ve birilerinden şikayet edersiniz, kendi halinden bile şikayet edersiniz ama parmağınızı bile kıpırdatacak haliniz yoktur.
Basit işleri bile ‘yarın yaparım, ne olacak ?’diye erteler durursunuz. Birçoğumuz okuldayken ödevlerimizi son anda yapmaya başlamadık mı ya da sınavlara hep son anda çalışmadık mı? İşte bu kitabı okurken kendinizi illa ki suçüstü yakalanmış gibi hissedeceksiniz.
Peki bunun sebebi ne olabilir dersiniz? Biraz yetiştirildiğiniz ortama bakın, biraz ahlak anlayışınıza, biraz da ne tür film, program izlediğinize, hatta reklamlara…Cevapları burada rahatlıkla bulabilirsiniz.
Oblomovluğu görsel olarak hayalimde canlandırdığımda, aklıma tarotta bir kart geliyor. ‘Asılan Adam’ kartı. Eğer tarot destesinden bu kartı seçerseniz ; kafanızda planlar olduğundan fakat bir türlü harekete geçmediğinizden, durup dinlenme aşamasında olduğunuz, hiçbir şey yapmadığınız bir dönemden geçtiğinizden veya öyle olması gerektiğinden söz eden bir karttır. Asılan adam ismi de oldukça manidar. Bir dalda kendini asmış öyle kalmış bir görselden oluşmaktadır. Oblomovlukta da yapılan budur aslında. Kişi kendi kendini bir ağacın dalından öylece sallandırmakta, her şeyi oradan izlemesine rağmen orada öylece kalmaktan keyif duymaktadır da. Çünkü ;öylece durmak ayrıca insana keyif de veren bir durumdur. Uyumak güzeldir ama unutmamak gerekir ki; uyumak insana kabus da getirebilir.
Kitapta sözünü ettiğimiz karakter Rusya’nın o yıllardaki atalet halini de gözler önüne sermiştir. Bu asılan adamlar, durdukları dallarda salıncak olurken, Rusya bir taraftan Ekim Devrimine gebedir. Yani bir devrim öncesini anlatmaktadır kitap ve bu terim. Oblomovculuk’a karşı savaş açmış olan Büyük Ekim Devrimi ve onun lideri Lenin bu konuda 1922’de Harp Okulundaki bir konuşmasında aynen şunları söylemiştir: ”Rusya, arka arkaya üç devrim yaşadı. Buna rağmen hala Oblomovlar kaldı. Çünkü Oblomovlar yalnız derebeyler ve köylüler arasında değil, işçiler ve komünistler arasında da vardır. Toplantılarda ve komisyonlarda nasıl çalıştığımıza bakarsanız, Oblomovlar’ın içimizde olduğunu görürüz. O’nu adam etmek için daha çok yıkamak, temizlemek, sarsmak ve dövmek gerekecektir”.
Lenin, çok net biçimde her koşulda bu hastalığın olacağını belirterek, uğraşılan olgunun ne kadar ciddi bir yerde durduğunu göstermiştir. Neler yapılması gerektiğini, eleştirel ve öz eleştirel tutum yanında, sürekli biçimde savaşımın her koldan sürdürülmesi gereğini de göstermiştir. Oblomovculuk, emperyalist kapitalizmin doğal sonucu olan yabancılaşma ile birleşince yıkıcı etkisi daha bir artmaktadır. Yaşamın her alanında en kolay yolla, kılını bile kıpırdatmadan bir şeyleri elde etme ve taşın altına elini koymama anlayışı ile tüm Oblomov özellikleri genel olarak tüm dünya halklarının temel sorunu haline gelmiştir. O zaman oblomovlukta ısrar etmek için uyumak , oblomovluktan çıkmak için ise uyanmak gerekir. Oblomov kişi kendisine hiçbir itici gücü bulamaz, değişim ve dönüşüme kendisini motive edemez.
Değişim ve değişime direnç demektir oblomovluk. Tüm sosyolojik, toplumsal çevremizi değiştirmek çok zordur. Kendimizi değiştirmek ondan daha da zordur; ancak bu kaçınılmaz bir gereklilik arz eder. Değişim dönüşüm içten olmazsa ya gelir birisi sizi kırar ,yok olursunuz ya da öylece dururken bozulur, kokarsınız. İçten kırılın ki etten ,kemikten, soluk alan bir canlıya dönüşün.
Bu yazıyı kendime ait bir söz ile sonlandırmak istiyorum :Bazılarımız canını taşıyamıyor, bedeninin yanında sürükleyerek dolaştırıyor. Bir de üstüne üstlük mutluluğun asla onu bulamayacağından bahsediyor ! Sürüklemeyin ! Taşıyın canınızı , taşın canınızdan …
Yazar: Burcu KURT
Kaynakça :Mahmut Halil Can (Sendiren),https://www.insanokur.org/oblomovluk-nedir-emrah-motugan/,https://listelist.com/oblomov-alintilar/